Gezi Rotamız Nereye? Timuçin Yusumut ile Gezi Tadında Röportaj
Kendinizi bize tanıtırmısınız?
1984 İstanbul Paşabahçe
doğumluyum. 2001 yılında Sakarya Üniversitesi İnşaat Bölümünden mezun oldum.
Askerlik sonrası mesleğimi yapmama kararı aldım.
Şimdi diyeceksiniz işini bırakıp neden doğa rehberliği?
Aslında buna sebep biraz küçüklüğe dayanıyor. Babamın kitap dağıtımcısı
olmasından ötürü Türkiye'yi 3 defa köy köy gezip akşam yemeklerinde annemle
bana aktarması ,Hidayet dayımın dalgıçlık üzerine anlattıkları tabi güzelimin
ülkemin muhteşem coğrafyası benim bugüne gelip bu mesleği yapmamda en büyük
etkenler.
Doğa
sporlarına olan ilgim 2000 yılında 5 arkadaşımla Kaz dağlarında yaptığımız
kampla başladı. Özellikle yaz aylarında Ayvalık ve çevresindeki yerlere
bisikletimle gidip gelmeyle doğaya bakış açım farklılık kazandı ve bu farklılık
sevgili abim Melih Dağlı ile Erciyes Dağına 2010 senesinin Nisan ayında
yaptığımız tırmanışla değişti. Bisikleti bir kenara bırakıp dağcılık gibi
ekstrem bir sporla uğraşmama yol açtı.
Erciyes tırmanışından sonra çeşitli doğa yürüyüşleri yapan
kulüplerle doğa yürüyüşleri yaptıktan sonra 2010 yılında Anadolu Dağcılık Spor
kulübüne katıldım ve burada dağcılık eğitimlerimi tamamladım. O zamanki kulüp
başkanı Kadir Kaynar sayesinde ilk doğa rehberliğimi serüvenim başladı. Doğa
sever arkadaşlarımla beraber Türkiye’nin bir çok doğal güzelliklerini gördük ve
görmeye devam ediyoruz.
Türkiye'nin çeşitli noktalarındaki dağlara kış tırmanışlarına
devam ettim ve hᾶlᾶ dağcılığa aktif
olarak devam ediyorum.
Değişik zamanlarda başka değerli eğitmenlerden arama kurtarma ,hedef bulma ,doğada hayatta kalma ve yön bulma ,ilk yardım eğitimlerimi tamamladım. Çeşitli kurumların şirketlere verilen indoor ve outdoor eğitimlerinde eğitmen olarak görev aldım.
2014 yılında
sevgili kardeşim Göksu Aktuğ Kaya desteklemesiyle Trekking Time isimli grubu kurduk
ve Trekkingtime olarak Türkiye'nin doğal güzelliklerini insanlara gösteriyorum.
Dağ, Kanyon, Çadır Kampları, Trans Yürüyüşler, Günübirlik
Doğa Yürüyüşü gibi etkinlikleriniz var. Bu tip gezilere katılan kişiler bu
geziye uygun olup olmadığını nasıl seçiyorsunuz?
Genellikle yayla kampı, hiking ve trekking türü faaliyetler
de kendi beyanatı yeterli, ancak; Dağ Tırmanışı Kanyon, Mağara gibi extrem
aktivitelerde eğitim alıp almadıkları, kıyafet ve teçhizatlarının yetkinliği,
varsa kulüpleri, varsa referanslarını mutlaka sorguluyoruz. Ayrıca bu tip
faaliyetlerde en önemli husus ise sağlık raporu. Sara, kalp rahatsızlığı, astım
rahatsızlığı gibi sağlık problemleri olanları etkinliklere gelmemelerini
tavsiye ediyoruz.
Geziye bunlar olmadan çıkmam dediğimiz ekipmanlarınız neler?
Doğa da rehberlik
yaptığımızdan ötürü geniş kapsamlı ilk yardım çantası, GPS, Uydu Telefonu
,gidilen bölgeye ait harita ve pusula, yine gidilen bölgenin ve parkurun
durumuna göre gerekli olan teknik malzemeler gibi ekipmanları yanımıza
alıyoruz. Yukarıdaki sebeplerden ötürü sırtımızdaki çantanın ağırlığı 10kg
altına düşmüyor.
İnternet sitenize ve sosyal medyanıza bakınca
çok profesyonel doğa fotoğrafları var. Bunun için özel bir fotoğraf çekim eğitim
aldınız mı veya bir fotoğrafçınız var mı?
Bizim yaptığımız doğa
yürüyüşü etkinliklerinde bölgeye daha önce gidildiğinden ötürü (bölge keşif
çalışmaları) etkinlik esnasında önceden belirlediğimiz fotoğraf noktalarında
fotoğraf molaları veriyoruz. Bizim turlarda uzunda yürüsek kısa da yürüsek
insanlarda etkinlikle alakalı fotoğraf olması şart. Çünkü sonuç itibari ile anı
biriktiriyor insanlar ve bunu fotoğraf veya video ile pekiştiriyorlar.
Fotoğraflar için özel bir kursa gitmedim fakat 2010 yılında gitmiş olduğum 9
günlük Güneydoğu Anadolu Gezisinde bir
sürü fotoğrafçı vardı. Onlar fotoğraf konusunda hem bilgilerini paylaştılar. Orada
kazandığım bu tecrübeyi site ve sosyal
medya da görmüş olduğunuz fotoğraflara yansıttım. Bu sebepten görmüş olduğunuz
resimler benim tarafımdan çekildi.
Gezdiğiniz yerler de sizi en çok etkileyen yer neresi?
Aslında bu
soruya şöyle cevap vereceğim. Yaşadığımız ülke o kadar çok doğal güzelliğe
sahip ki. Türkiye de gezip görmediğim yer çok az kaldı. Dağları, Kanyonları,
Mağaraları, Buzul Gölleri, Sönmüş Krater Gölleri, Şelaleleri, Yaylaları hepsi
başlı başına ayrı güzellikler. Yukarıda yazdığım gibi dağcılıkla uğraştığımdan
ötürü tırmanış esnasında çektiğimiz doğa görselleri muhteşem oluyor. Buralar
benim ruhum dinlendirdiğim yegane yerlerdir dağlar.
İnternet çok hızlı bir iletişim aracı ve
bilgiler çok hızlı milyonlara ulaşabiliyor. Bir yerin anında popüler olması ve
buraya insan akını sizce faydalı mı zararlı mı ?
Şimdi Türkiye de hafta sonu doğa yürüyüşüne veya doğa kampına gidenlerin sayısı şuan da genel olarak 10.000 kişiyi geçmez. Doğa yürüyüşleri yapanların nüfusa baktığımızda sayısı az olmasına karşın, yavaş da olsa artmakta. Bizler doğal güzellikleri korumak gibi konularda biraz daha bilinçliyiz. Fakat bilinç olmayan ve çabuk kirleten insanlarda mevcut. Avrupa da bir yer hızla popüler oluyorsa hemen milli park ilan edilip koruma altına alınıp ona göre turizme açılıyor. Türkiye de ise bu tam tersi. Bir yer popüler oluyorsa hemen tüketmeye araç yolları ve yeme içme tesisleri yapılıyor. Uzun lafın kısacası Avrupalı turizmi ve internet ağı üzerinde sosyal medyadan çok iyi yararlanıp iyi paralar kazanıyorlar. Bizde ise tam tersi.
Gezilerimizde başınızdan gelen ilginç bir olay var mı?
Bizde hikaye çok ama ancak belgesellerde rastlayacağımız bir
olayı sizlerle paylaşayım. Yaklaşık 2 yıl evvel 6 kişi olarak Artvin Şavşat'ta
bulunan Arsiyan Yaylası gölleri için köyden yürüyüşe başladık. Yaylaya
yaklaştığımızda büyük bir koyun sürüsüne denk geldik. Sürünü ortasında kalınca
hem çoban köpekleri yanımıza geldi. Bizim orda olduğumuzu görünce köpekler
bir şey yapmasın diye çobanlar da yanımıza geldi. Çobanlardan biriyle
konuştuğumuz sırada bir anda çoban bizimle konuşmayı kesti ve diğer çobanlarla
yüksek seste bağırmaya ve ses çıkmaya başladılar. Biz ilk başta ne olduğunu pek
anlamadık fakat 2 dakika sonra bölgedeki büyük bir ayının çok hızlı bir şekilde
dağa kaçtığını gördük. Büyüleyici bir manzaraydı çünkü o kadar hantal görünen
bir hayvanın 2650 metreden yaklaşık 3100 metreye 5 dakika içerisinde çıktığına şahit olmuştuk.
Doğal
ve kültürel miraslarımızı korumak için ne önerirsiniz?
Devletçe Avrupalıların turizme bakış açılarından
yararlanılarak doğru bir şekilde bilinçlenme ile doğal ve kültürel miraslarımız
için tesisler olması. İnsanlarımızın
arabaları ile doğal güzelliklerin taa dibine kadar gitmekten vazgeçmeleri ve
gittikleri yerlerde çöp bırakmamaları. Gidilen bölgelerdeki yöre insanının
bilinçlendirme.
Doğaya
ve kültürel miraslarımızı zarar verenleri gördüğünüzde hangi kurumu aramalıyız?
Bölge Jandarmayı aramakta fayda var. ( Alo 156 )
Röportajı Yapan: Türkçe Öğretmeni - Neriman Öncül
Hiç yorum yok